Gökyüzünde iki cisim problemi çok basittir. Örneğin bir gezegen ve yıldızını göz önüne alalım. Her iki cisim de biri çok büyük, diğeri çok küçük olmasına karşın kütle merkezi çevresinde dolanırlar.
Bu tür bir iki cisimde doğaldır ki kütle merkezi yıldızın içindedir ve merkezine yakın olur. Yıldızın kütlesi o denli büyük değilse kütle merkezi biraz daha merkezden uzak ama yine yıldızın içindedir. İşte bir bu tür bir iki cismi gözlediğimizde sadece yıldızın ışığını görürüz, gezegeni hiç görmeyiz. Eğer böyle bir sisteme tayf çeker ile bakıyorsak ve dikine (radyal) hızını saptamak istiyorsak, yıldız kütle merkezi içinde olduğu için yörüngesinde çok yavaş hareket eder. Bu küçük dikine hızı saptamak için ESO çalışanları HARPS diye bir tafçeker yapmışlardı ve saniyede 10 cm hareketi saptıyabiliyordu. Fakat yer benzeri kayalık ötegezegenleri saptamak için yetmiyordu.
Bu nedenle bilimciler uzun uğraşlardan sonra ESPRESSO (Echelle SPectrograph for Rocky Exoplanets and Stable Spectroscopic Observations) adlı yeni bir tayfçeker yaptılar ve ESO'nun çok büyük teleskobuna (VLT) bağlayacaklar. Artık saniyede 1 cm olan dikine hızı saptayabilecekler. Şekilde bugüne dek bulunan ötegezegenler yıldızlarındak uzaklıklarına karşılık kütleleri grafike edilmiştir. Dikkat ederseniz Merkür, Venüs, Dünya ve Mars gibi kayalık gezegenler bulunamamış. Hatta yıldızından uzakta Neptün ve Uranüs gibi gezegenler de keşfedilemiyor. Bunun nedeni kayalık ötegezegeni olan yıldızların dikine hızlarının çok düşük olması. Bundan sonra ESPRESSO ile keşfedilebilecek ötegezegenler yıldızı 0.8 güneş kütlesinde olanların alt limiti kırmızı çizgi ile gösterilmiştir. Yıldızı 1 güneş kütlesinde olanlar ise yeşil çizgi üzerindekiler olacak. Kütlesi 0.2 ve 0.3 güneş kütlesinde olan yıldızların ötegezegenleri varsa bunlar sırası ile mavi ve pembe ile taranmış alanlarda olması gerekiyor.
50 milyon Euro karşılığında ESO'ya üye olmamız konusunda genç gökbilimciler çok çalıştılar, hatta ESO'dan çok yetkili bir kişiyi ülkemize getirerek yetkililerle görüşmelerini sağladılar ama nafile. Yoksa bu ve benzeri olanaklarından Türk gökbilimciler de çok yararlanacaklardı. Sevgilerimle...