Geçen sene yine sonbaharda yazdığım yazının ilk parağrafı şöyleydi; “Sonbaharda en çok sevdiğim yolculuk Safranbolu-Bartın arasında geçer.
Genellikle orman olan bu bölgede hem yol benim sevdiği türdendir, dar ve gidiş geliş şeklindedir, hem de o ormanlardaki yaprakların rengine bayılırım. O yapraklarda yeşilin dışında aradığınız her renk vardır, sarı, turuncu, altın rengi, pembe, koyu kırmızı, kahverengi, bu renk cümbüşünü seyretmek ne kadar güzeldir ve hiç hüzünlenmem.
Evet o yolu çok severim ve bu sonbaharda da o yoldan geçeceğim, çünkü dostum Celalettin Karagül beni davet etti, oradaki krateri görmeye gideceğim. Kastamonu-Safranbolu arası da aynı renkli yapraklı ağaçlar beni bekliyor. Gelelim işin bilimsel yanına. Uzun zamandır bilinmezmiş yaprakların neden srı, kırmızı rengi aldığı. 2001 yılından bu yana yapılan çalışmalar ortaya çıkarmış olayı.
Yazın bol güneşi ile yapraklardaki klorofil güneş ışığını alıyor, karbon dioksit ve suyu beraber işleme sokarak kendisine enerji sağlayan şekeri oluşturuyormuş. Ama bu enerji deposu olan yapraklar ancak sonbaharda bu yiyeceği gövdeye ve köklerine taşırmış. Sonbahar geldiğinde yapraklarda klorofil bittiği için onun maskedlediği sarı renk ortaya çıkıyor. Bu sarı rengi veren madde her zaman yaprakda bulunrmuş ama klorofil onu görmemizi engellermiş.
Bazı cins ağaçlarda ise yapraklar hemen kırmızıya dönermiş. Bu kırmızı rengi veren madde yaprağa o mevsimde gelirmiş. Ağaç besinini köklerine taşısın diye bir tür güneş kremi görevi görüyor kırmızı renk. Yani olası ölçüde yaprak güneşten etkilenip yere düşmesin diye onu güneş ışınlarından koruyor. Son yapılan bir çalışmada ise kötü topraktaki ağaçların yaprakları parlak kırmızı, iyi toprakta yaşayan ağaçların yaprakları sarı renkte oluyormuş.
Konuyu mişli muşlu anlattım, biliyorsunuz benim konum değil ama kışın o cılız güneş ışığı benim konum. Kışı sağlıklı geçirmesi için yapraklardaki besini ağaç önceden iyice soğuruyor. Doğada bir çok hayvan aynı işi yapmıyor mu? Sevgilerimle…