Yaşadığımız dünyada yapının atmosferden katı bir yüzeye geçmesi sonucu hava içinde hareket edebiliyoruz ve bu sırada da katı yüzey bize direnç sağlıyor. Jüpiter'de böyle bir geçiş yoktur.
Eğer bir uzay aracının içinde Jüpiter atmosferine dalarsak ve merkeze doğru yol almak istersek gittikçe yoğunlaşan hidrojen yapı ile karşılaşırız. Ortam o kadar yoğunlaşır ki gaz halindeki hidrojen artık bir sıvı gibi davranır. İşte bu katmana sıvı hidrojen katmanı diyoruz. Bunun böyle olduğunu kimyacıların çok iyi bildiği hidrojen gazının evre diyagramından çıkarıyoruz. Bir anlamda kendimizi bir okyanusun içinde buluruz. Daha aşağılara indiğimizde ise bir yüzey ile karşılaşıyoruz, bu yüzey aşağıdaki katman ile sıvı hidrojen katmanını birbirinden ayırıyor. Bu yeni katmana metalik hidrojen katmanı adı verilir.
Yoğunluk ve sıcaklık o kadar artmıştır ki artık hidrojen çekirdeğinin çevresinde dolanan elektron çok kolay bir şekilde bitişik hidrojen çekirdeğinin çevresinde dolaşmaya başlar. Yani bu durumda hidrojen, atom çekirdekleri arasında hareket eden elektron gazından oluşmuştur. Bu yapı metallerde olduğu için bu katmana metalik hidrojen katmanı adı verilir. Jüpiteri'de ölçülen kuvvetli manyetik alanı işte bu sıvı ve metalik hidrojen katmanlarındaki elektronların hareketi ile ortaya çıkan elektrik alanlarından kaynaklanır. Uzay aracımız atmosferden içeri daldıktan biraz sonra söz konusu yoğunluk ve sıcaktan parçalanır, yok olur. Bizim ve parçalanan uzay aracımızın atomları yıllar içinde yavaş yavaş Jüpiter merkezine doğru yol alır. O nedenle kimseye Jüpiter seyahatı önermiyorum. Sevgilerimle...