Dün gece çektiğim üç gezegenin fotoğrafını nasıl çektiğimi anlattım. Zorlu hava koşulları, zifiri karanlık, çevrede köpekler falan. Size bugün başka bir olaydan söz edeceğim.

Dün gece tam çıkacağım, salonun lambasını söndürdüm, giriş kapısının ışığını yaktım, bir de ne göreyim? Kocaman bir akrep içeri girmiş. Korktum doğal olarak. Ama diğer yandan da artık alıştın Ethem dedim, doğru silahıma sarıldım. Silah dediğim şey üst kısmı kesilmiş 2 litrelik icetea şişesi. 5-6 dakika uğraşarak nihayet onu şişenin içine almayı başardım. Artık alıştım dediğim olay da bu yaz bu tam altıncısı. Hele Isparta'ya gitmeden 3-4 gün önce yatağımızda çıktı, eşim sabahleyin yorganı düzeltirken benim ayakucumda yine kocaman bir akrep. Çığlığa koştum elimde silahımla. Espirisini de yaptım, herhalde bu akrepler dişi beni çok seviyorlar diye. Biz Isparta'ya gittiğimiz gün evi Sevgili komşum Selim hocam güzelce bir ilaçladı. Döndüğümüzde alt katta bir tane ölmüş bulduk. Daha sonra bir tane de yine salonda sersemlemiş halde bulduk.

Şişeye koyduğumuz akrebi ne yapıyorsunuz diye sorunca, komşuma sevap kazandırıyoruz. Onu alır, 100 metre uzaktaki uçurumun kenarına gider ve onu canlı olarak tekrar doğaya kazandırır. Bugün atma, onun fotoğrafını çekeceğim dedim ve şişeden çıkardık yola koyduk, sizinle onu paylaşıyorum. Akrep sayesinde bugün giriş kapısının altındaki deliği kapattık ve kilidini tamir ettik. Umarım bundan sonra bir daha sıcak eve girmeye çalışmaz. Bu soğukta ne işin var, git bir köşede uyu. Sevgilerimle...