Bu ay (Şubat 2011) yine yeni bir gezegen bulundu haberleri gazetelerde yer aldı. Aslında bulunmadı da böyle bir gezegenin varlığı ileri sürüldü, adı da Tyche. Ama insanoğlu bu tür haberleri çok sevdiği için olay bulunmuş gibi sunuldu.
Bilinmeyen ve bulunmayan gezegenler
Bana hep onuncu gezegeni sorduklarında Pluto bulunduktan sonra her gökbilimci meşhur olmak için Planet X'i arıyor derdim. Her yıl yeni bir onuncu gezegen bulunur, yaklaşık 5-6 ay sonra da değilmiş denirdi. Yani bu tür haberlerin kökeni yalancı bilim insanlarına veya üçkağıtçı şarlatanlara değil gerçek gökbilimcilere dayanıyor. Yukarıdaki ifademde de yer alan “X” karakteri de 10 anlamına değil bilinmeyen anlamınadır. Konuyu İsadan Önceki tarihlerden bu yana ele almakta yarar var.
İsadan Önce ileri sürülen Antichthon gezegeni.
Bu kuramda dünya düz ve Güneş arkada olduğu için gece.
Sözkonusu gezegeni görme yine olanaksız.
İ.Ö 470-385 yılları arasında yaşamış Yunanlı filozof Philolaus yer-merkezli evren modeline inanmıyordu ve ona göre gökyüzündeki yıldızlar, beş gezegen,, Güneş, Ay ve yer bir ateştopunun çevresinde dönüyorlardı. O zamanlarda uzayın boşluk değil çok ince eser bir madde ile dolu olduğuna inanılırdı. Bu modelde ateştopunun çevresinde dolanan yeri dengelemek için tam o merkezin karşısında bir gezegen daha olması gerektiğini ileri sürmüştü Philolaus ve bu gezegene Antichthon adını vermişti. Yerin düz olduğunu kabul eden bu evren modeline göre geceleri Güneş yönünde gündüzleri ise ateştopu yönünde kalıyor ve bu nedenle gözlenmeyişinin nedeni olarak düz dünyanın altında yani hep karşı tarafta kalıyordu. Bu kuram ilk yer merkezli olmayan evren modellerinden biriydi.
Antichthon gezegeni gündüz de gözlenemiyor çünkü yine düz dünyanın altında kalıyor.
1843 yılında meşhur Fransız matematikçi Le Verrier Merkür'ün Güneş çevresindeki yörüngesini çalıştı ve ne zaman Güneş diskinin üzerinden geçeceğini buldu, fakat o yıl gözlenen merkür geçişi ile hesaplanan zaman arasında bir fark vardı. 1859 yılında yayınladığı ikinci çalışmasında gözlemler ile hesapların uyuşmamasına neden olan bir faktör vardı. Merkür yörüngesinin enberi noktasının kayması biliniyordu ve klasik mekanik ile düzeltiliyordu ama hala yüzyılda 43 yay saniyelik bir fark vardı. Le Verrier bu farkı yaratanın Merkür yörüngesinin de için de yine Güneş çevresinde dolanan bir gezegenden kaynaklanabileceğini ileri sürdü. Bu gezegenin adını da koydu, Vulkan. Vulkan Roma mitolojisinde yangınları önleyen yararlı bir tanrıydı. Güneş'e çok yakın olduğu için bu gezegeni gözlemek olanaksızdı, tek bir olasılık vardı o da güneş diski üzerinden geçerken veya Güneş tutulması sırasında o gözlenebilirdi. 1915 yılına kadar kaç tane amatör ve profesyonel gökbilimcinin Vulkan'ı gözlediklerini ileri sürdü, tahmin edemezsiniz. Hatta bir ara orada bir gezegen yok ama Vulkanoid adı verilen bir asteroid kuşağı ileri sürüldü. Hem Vulkan hem de Vulkanoid kuramı 1915 yılında bitti çünkü Albert Einstein görecelik kuramını kullanarak bu 43 saniyelik farkı açıkladı. Daha sonra Vulkan hiç gözlenmedi.
Oort bulutundaki kuyrukluyıldızların büyük bir cismin tedirginliği sonucu yerlerinden ayrılarak bir kısmının Dünyay çarpmasını gösteren temsili resim.
1770'li yıllarda ortaya çıkan Titius-Bode yasası çok basit bir matematiksel seri ile gezegenlerin uzaklıklarını veriyordu. Bu yasa o kadar basittir ki ilkokul matematiği ile anlaşılır. Bu yasa bilinen tüm gezegenlerin uzaklıklarını veriyordu fakat güneşten 2.8 gök birimi (1 GB=149.5 milyon km) uzaklıkta bir gezegen olduğunu da söylüyordu. Ama bu gezegen kayıptı, gözlenmemişti. 1801 yılında İtalyan katolik papazı Giuseppe Piazzi tam da ifade edilen uzaklıkta Ceres'i buldu ve hemen kayıp bulundu diye duyuruldu. Asteroid kuşağının bu en büyük cismi bugün cüce gezegen olarak sınıflandırıldı. 1802 yılında Heinrich Wilhelm Matthäus Olbers Pallas'ı keşfetti. Olbers bulunan bu iki küçük gezegenin zamanında orada var olan büyük bir gezegenin parçalanması sonucu oluştuğunu ileri sürdü. Hemen arkasından Jono ve Vesta'nın bulunması Olbers'in ileri sürdüğü iddiayı destekledi. Bu gün asteoid kuşağında yüzbinlerce cisim olduğunu biliyoruz. Zamanında başına iş gelmiş bu büyük gezegene Phaeton adı verildi. Phaeton neden parçalandı sorusunun o zamanlar yanıtı ya büyük bir gezegenle çarpışıp ufalanmıştı, ya da Jüpiter'e çok yakındı onun çekim etkisi altında kalarak parçalanmıştı. Çarpma kuramının içinde biraz sonra sözünü edeceğimiz Nemesis yıldızı da var. Bugün Olbers kuramının yanlış olduğu kanıtlanmıştır, öyleki tüm gezegenler çevrelerindeki birçok küçük parçacıkları toplayarak büyük gezegen olmuştur. Asteroid kuşağına Jüpiterin yaptığı çekim etkisi, oradaki parçaların birleşmesine engel olmuştur.
Uranüs 1781 yılında alman asıllı ingiliz astronom ve besteci William Herschel tarafından bulunduktan sonra onun yörüngesinde bir takım tedirginlikler olduğu gözlendi ve bunu ancak daha dış bir yörüngede dolanan büyük bir gezegen yapabilirdi. 1846 yılında biraz önce sözünü ettiğimiz Fransız matematikçi Le Verrier bu gezegenin konumunu basit Newton fiziği ile saptadı, yani yerini söyledi, iki alman gökbilimci de böylece Neptün'ü keşfetti. Neptün bulunduktan sonra Uranüs'ün yörüngesine yaptığı tedirginlikler hesaplandı fakat gözlenen tedirginliği tek başına Neptün tam olarak karşılamıyordu. O zaman Neptün yörüngesinin dışında bir gezegen daha olmalıydı. Bu gezegeni bulmak için birçok gökbilimci çok uğraştı, bir sürü kuram ileri sürüldü. Bunların içinde en önemlisi ve ilginç yaşamı ile Percival Lowell gelir. Zengin iş adamı kendisi için yaptığı Lowell gözlemevinde uzun süre Mars'ı çalıştı çünkü onun üzerinde kanallar olduğuna inanıyordu. 1906 yılında ise Neptün yörüngesinin dışında yer alan ve adına Planet X denilen gezegeni aramaya başladı. Lowell 1916 yılında ölene kadar Planet X'i aramaya devam ett. Hatta eşi Constance Lowell miras kalan milyonlarca doları eşi öldükten sonra bu gezegeni bulmak için harcadı. Tüm bu çabalar Lowell öldükten 14 yıl sonra aynı gözlemevinde Pluto gezegeninin bulunmasına öncülük etmiştir. O nedenle Pluto gezegeninin simgesi PL'dir ve adı Percival Lowell'in baş harfleri ile başlar. Pluto bulunduktan sonra Planet X bir anlamda unutuldu. Çağdaş bilim bugün Uranüs yörüngesindeki tedirginliği tam olarak açıklayabilmekte ve bunun için bir Planet X'e gereksinim duymamakta.
İki paleoontologun çalışması sonucu Dünyamızın geçmişinde 12 tane kıyametimsi olay olduğu ve yüzlerce canlı türünün bu olaydan zarar gördüğünü ortaya koydu.
Bu grafikte bu olayların takvimini görebilirsiniz.
Nemesis var olduğu ileri sürülen bir yıldızdır, o bir kırmızı, kahverengi veya beyaz cüce olabilir. Ama en önemlisi Güneş'in arkadaşıdır yani onunla bir çift yıldız oluşturur. Güneşin çevresinde dönen Nemesis ondan 50000-100000 GB (0.8-1.5 ışık yılı) uzaklıkta yani kuyrukluyıldızların evi olan Oort bulutundan da ötededir. Bu kurama yine bazı gökbilimciler neden olmuştur. Öyküyü anlatalım. 1984 yılında iki paleontolog dünyadaki bir çok canlının yok olmasına neden olan 12 olay bulduktan sonra bunların 250 milyon yıllık bir döneme sahip olduğunu ileri sürdüler. Aynı yıl iki gökbilim araştırma grubu yayınladıkları makalelerde bu olayları çok sayıda kuyrukluyıldızın Dünya'ya çarpması sonucu gerçekleştiğine bağladılar. İleri sürdükleri kurama göre Güneş'in eşi olan bir yıldız her 250 milyon yılda Oort bulutuna giriyor ve oradaki cisimleri çekim etkisi ile yörüngesinden çıkararak uzaya savuruyordu. Güneş tarafına gelen çok sayıda kuyrukluyıldızın da belirli miktarı da yere çarpıyor ve canlıların ölümüne neden oluyordu. İşte bu yıldıza Nemesis veya Ölüm Yıldızı adı verildi. Son büyük çarpma 5 milyon yıl önce olduğuna göre Nemesis şu anda 1-1.5 ışık yılı uzaklıkta olması gerekir diye hesaplamalar da var.
2011 yılında varlığı ileri sürülen Tyche gezegenin büyüklüğünün Jüpiter ile karşılaştırılması
1999 yılında Louisiana ünivrsitesinden John Matese uzun dönemli kuyrukluyıldızların yörüngesinden hareketle bunların bir demet halinde Oort bulutunun belirli bir noktasından geldiğini ileri sürdü. O halde bulutun o kısmını karıştıran bir gökcismi olmalıydı. Sedna'nın çok basık yörüngesine neden olan da aynı cisimdi. Bir çok gökbilimci bu makaleyi istatistik açıdan eleştirdi. İşte 2011 yılında yine aynı kişinin Daniel Whitmire ile beraber yayınladığı makalede bu cismin 4 Jüpiter kütlesine sahip bir gezegen oldğunu ileri sürdü ve Tyche adını verdi. Tyche mitolojide Nemesis'in kardeşiydi ve kentlerin kaderinden sorumluydu. Aslında bu yazıda sözünü ettiğimiz cisimlerin adlarını mitolojide araştırırsanız çok ilginç bilgilere ulaşabilirsiniz. Bir gün ben de zaman bulursam mitoloji okuyacağım.
Tyche'nin yörüngesi. Dikkat edilirse bu gezegen Güneş sisteminin iç kısımlarına girmiyor ama Oort bulutunun içinde dolaşabiliyor.
Vulkan gezegeninden gelen Mr. Spock'ı Uzay Yolu dizisinde hepimiz çok sevmiştik
Şimdi gökbilimcilerin dışında yok Marduk yok Nibiru diyerek insanları bilinmeyen gezegenler ile korkutan üçkağıtçıların nereden kaynaklandıklarını anladınız mı? Phaeton ve Nemesis kuramları hem üçkağıtçıları hem de bilim kurgu yazarları için bulunmaz fırsatlardı. Uzay Yolu dizisinde kendisini çok beğendiğimiz Mr. Spock'ın doğduğu Vulkan gezegenini de öğrendik bu sayede. Nemesis yıldızının ve Tyche gezegeninin varlığını, 2009 ve 2010 yıllarında tüm uzayı kırmızıöte bölgede tarayan son ABD uydusu WISE (Wide-field Infrared Survey Explorer) verileri açığa çıkaracak. Her ne kadar bilimsel dayanakları iyi olsa da gökbilimciler de birer insan ve onlar da bir gezegen bularak meşhur olmayı istemeleri gayet doğal. Ümit ederiz bu uğurda yüzlerce gökbilimcinin yıllarca harcadıkları emekleri boşa çıkmaz.
Tyche ve Oort bulutunun yerini görme ve anlama konusunda bu şekil çok yararlı. Her cismin uzaklığı da gök birimi (GB) cinsinden gösterilmiş.