Karanlık bir yerde arkadaşınız ile birliktesiniz ve arkadaşınız dönüp de size gökyüzünde milyonlarca yıldız görüyorum derse sakın inanmayın. Nedenini biraz sonra açıklayacağım ama hemen aklıma Nasrettin Hoca fıkrası geldi, onu anlatmalıyım, hoş hepiniz biliyorsunuz ya... Fıkraya böyle başlanır.
Kendini beğenmiş bir papaz çıkar Hoca'nın karşısına ve der ki “Bütün dünyayı dolaştım, sorularıma cevap veren kimse çıkmadı, bir de sana sorayım Hoca, söyler misin, kaç tane yıldız var gökyüzünde?” Hoca hemen yanıtlar, “Eşeğimin kılları kadar”. Papaz “bu nasıl cevap der, eşeğin kılları sayılır mı hiç?” Peki der hoca, gökteki yıldızların sayılabileceğini kim söylemiş?
İnsan gözü altıncı kadire kadar olan yıldızları görür, burada kadir bir parlaklık birimidir. Gökbilimciler ters oldukları için zamanında en parlak yıldız 1, en sönüğüne de 6 demişler ve gökyüzündeki yıldızları daha teleskop keşfedilmeden önce kataloglamışlardır. Bu tanım daha sonra teknolojinin ilerlemesine karşın bu birimden vazgeçilmemiştir ama hem negatife doğru hem de 6'dan yukarı doğru yıldızların parlaklıkları belirlenmiştir.
Bugün altıncı kadire kadar olan yıldızların sayısını çok kolay biliyoruz, yaklaşık 5000 tane (aslında 7155 tane ama çeşitli nedenlerle ancak 5000 tanesi görülür). Belirli bir zamanda ufuk düzlemi üstünde gökyüzünün yarısı kaldığına göre güzel karanlık ve Ay'sız bir gecede görebileceğimiz yıldız sayısı 2500'ü geçmez.
Bu normal insan gözü içindir yani göz merceğimiz çapı 8 mm'dir, ancak bu kadar ışık toplar. İri gözlü olanlar biraz daha fazla sayıda yıldız görebilir. Normal bir avcı dürbünü ile (10x50) göreceğimiz toplam yıldız sayısı birden 500000'e fırlar, çünkü ne kadar ışın toplayıcı alan büyükse o kadar sönük cisimleri görürüz. Bu sayıları gökadamızda 200 milyar yıldız olduğunu bilerek düşünürseniz neredeyse sadece çok yakınımızdaki yıldızları gördüğümüzü anlarsınız.
Nasrettin Hoca biraz olayı abartmış yanımızda bizimle gökyüzünü seyreden arkadaşımız gibi. Hoca bugün Hubble Uzay Teleskobunun (25. kadir) gördüğü yıldız sayısını söylemiştir belki de. İnanmıyorsak ne yapmamız gerektiği belli değil mi?