1609 yılında Galileo teleskobu gökyüzüne doğrulttu ve sayılamayacak keşifte bulundu. Güneş sistemindeki gök cisimlerini inceledi. Satürn'e sıra ancak 25 Temmuz 1610 tarihinde gelmişti.
Nedeni de basit bilinen gezegenlerin en uzakta olanıydı ve diğerlerine göre sönüktü. Teleskobunu Satürn'e çevirip de bakınca çok şaşırdı, üç tane gökcismi yan yana duruyordu. Onu destekleyen ve çocukluğu sırasında öğretmeni olan Toskana dükü Cosimo II de' Medici'ye hemen bilgi verdi. "Satürn tek başına durmuyor, yanında iki tanesi ona destek veriyor ama ortadaki üç kat daha büyük. Üçü de birbirine değiyor, Satürn'ün kulakları var" diye yazmıştı.
1612 yılında Satürn halkası yerden bakış doğrultusuna gelmişti. Galileo o yıl tekrar baktı ve iyice şaşırdı. Yoksa Satürn çocuklarını savurmuş atmış mıydı? Sanırım mitolojide Satürn'ü çocukları fırlatıyor atıyorlardı, oradan esinlenerek bu soruyu sordu kendine. 1613 yılında Satürn'ün kulakları (çocukları) yeniden ortaya çıkmıştı ve Galileo artık iyice şaşkındı, bu Satürn'e ne oluyordu böyle? Satürn'ün bu kulak sorununu çözmek için yaklaşık bir yarım yüzyıl beklendi. 1655 yılında alman gökbilimci Christiaan Huygens kendi yaptığı mercekli teleskobu ile yaptığı gözlem sonunda gezegenin ince ve düz bir halkaya sahip olduğunu duyurdu, bu halka tutulma düzlemine göre bir eğikliğe sahipti.
O yılların sonrasında Avrupa'da bilim yapan veya bilime meraklı olanlar kendi teleskoplarını yaparak bir çok keşif yapan insanlar var. Papazlar dahi teleskop kullanıyorlar. Osmanlıda gökbilim tarihi ile ilgili hocalarımın saptamalarına göre Atatürk zamanına kadar hiçbir medresede, camiide, kütüphanede, eğitim kurumlarında telekop yok, düşünebiliyor musunuz? Bugün Satürn ve halkasını artık yanına gidip inceleyen Cassini uzay aracını da doğal olarak biz yapmadık. Bu konu ile ilgili topladığım bazı görselleri sizinle paylaşıyorum, anlamadığınız bir şey olursa sorabilirsiniz. Sevgilerimle...