Yıldızların
Sınıflandırılmaları Newton, Güneş ışığının prizma ile renklerine ayrıştırılabileceğini göstermişti. Daha sonra 19. yüzyıl başlarında, önce ince bir yarıktan sonra da prizmadan geçirilen güneş ışığında karanlık boşluklar olduğu anlaşıldı. Bunlara, bugün, soğurma çizgileri denir. Alman Fraunhofer, 1815'e kadar Güneş'te 300 den fazla soğurma çizgisinin dalgaboyunu listeledi. Sonradan yapılan lâboratuar deneyleri, bu çizgilerin farklı elementlerin atomlarından kaynaklandığını gösterdi. 19. yüzyıl gök bilimcileri spektroskop denen âletle yıldızlara baktıklarında, çeşitli spektrumla karşılaştılar; çoğu Güneş'in spektrumundan farklı gözüküyordu. Benzerlikleri
ve farklılıkları anlamak için yıldızların tayfları sınıflara
ayrıldı. 1890'lara kadar Harward Gözlemevi'nde geliştirilen sınıflama
bugün hâlâ kullanılmaktadır. Tayf başlangıçta hidrojen (H) çizgilerinin
şiddetine göre sınıflandı. En kuvvetli olanlara A, sonra B, C....
O'ya kadar. Daha sonra C, D, ... gibi bazı harflere gerek olmadığı
anlaşıldı, geriye ABFGKMO sıralaması kaldı (hidrojen sıralaması).
Tayfta (Ca, Fe, TiO gibi) diğer element ve molekül çizgileri de göz
önünde bulundurarak yeniden sıralama yapılınca, OBAFGKM dizisi
ortaya çıktı. Bunun bir sıcaklık ve dolayısıyla bir renk sıralaması
olduğu anlaşıldı: O, B mavi; M kırmızımsı. Daha sonraki çalışmalar
bunun kaba bir sınıflandırma olduğunu gösterdi ve her sınıf 10
alt sınıfa bölündü: B1, B2, B3,............B9; A0, A1, A2, ........
gibi . Bugün bu sınıflama kullanılmaktadır. bu sınıflamada Güneş
G2 sınıfındandır. Çizelge 4.2: Yıldızların renk ve sıcaklıkları.
Bu
sınıfların fiziksel açıklaması ancak 1920 lerden sonra, atomun
yapısı anlaşılınca yapılabildi. Sürekli (dalgaboyuna göre boşlukları
olmayan) bir ışık kaynağından ya da sıcak bir karacisimden çıkan
ışınım, soğuk ve daha az yoğun bir gazın içinden geçince, soğurma
spektrumu elde edilir (bkz. Şekil 1.46). Yıldızın iç kısmındaki
sıcak ve yoğun gazdan gelen ışınım daha soğuk ve daha az yoğun
atmosferden geçerken, atmosfer içinde hangi çeşit atom varsa, o
atomlar tarafından belli dalgaboylarında seçici olarak soğurulur,
böylece o dalga boylarında ışınım enerjisi azalır, işte bunlar
soğurma çizgileridir. M tipi gibi soğuk yıldızların atmosferlerinde
elementlerin nötr atomları ve moleküller vardır, soğurma çizgileri
de bunların parmak izleridirler. Daha sıcak yıldızlarda ağır elementler,
ve en sıcak yıldızlarda hidrojen iyonlaştığı için soğurma çizgileri
de onların parmak izlerini taşır. 19. yüzyıl başlarında, Danimarkalı E. Hertzsprung ve Amerikalı M.R. Russell tarafından yıldızların sıcaklıkları ile toplam ışınım güçleri arasında önemli bir ilişki bulundu. Uzaklığı bilinen yıldızların salt parlaklıkları tayf sınıfına karşı noktalanınca yıldızların belli kollarda toplandığı görüldü (Şekil 4.15). Buna Hertzsprung - Russell ya da kısaca HR diyagramı denir. Bugün tanınan kollar, adlarıyla birlikte şekilde gösterilmiştir. (Dikey eksende parlaklığın yukarı doğru arttığına dikkat ediniz.) Yıldızların çoğu ana kol diye adlandırılan kol üstünde bulunur, bunlara cüceler de denir. Ana kol üstünde M tipinden O tipine doğru sıcaklık, yarıçap ve kütle artar. Işınım güçlerindeki artış da L = 4πR2σT4 karacisim formülüne oldukça iyi uymaktadır. Dev ve üstdevler, adlarından anlaşılacağı gibi, aynı sıcaklıktaki ana kol (cüce) yıldızlarına göre çok büyük olan yıldızlardır. Örneğin; M tipi μ Cephei için yarıçap 11.8 GB dir, yani Satürn'ün yörünge yarıçapından daha büyüktür.
Şekil 4.15: HR diyagramı. | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||