BÖLÜM 2

ASTRONOMİ TARİHİ

Astronomi en eski bilim dallarından biridir. Bu nedenle genelde bilim tarihi büyük ölçüde astronomi tarihinden oluşur. Astronomi tarih öncesi dönemlerden bu yana gelişmesi sırasında matematik, fizik gibi başka birçok bilim dallarının da gelişmesine neden olmuştur. Ay ve Güneş tutulmaları, yıldız yağmurları, gök taşı düşmesi, kuyruklu yıldız görünmesi gibi birçok ilginç olay insanların dikkatini astronomik olaylara çekmiş, bu tür olayların sistematik bir şekilde izlenip kayıtlarının tutulması ve kayıtların yorumlanarak sonuçlar çıkarılması astronominin gelişmesini sağlamıştır.

2.1 İlk Medeniyetlerde Astronomi

İlk medeniyetler daha çok ılıman bölgelerde su kenarlarında kurulmuştu. O zaman yerleşim merkezlerinin ışıklandırması bugünkü gibi fazla olmadığı için geceleri gök yüzü daha ihtişamlı ve daha güzel görünmüş olmalı. Zamanlarının büyük kısmını geceleri açık havada geçiren insanlar gök yüzündeki değişik gök cisimlerinin farkına varmışlar, kiminin fazla göz kırparken kiminin göz kırpmadığını ve bu göz kırpmayanların öbürlerinden farklı hareket ettiklerini görmüşler ve onlara gezegen demişler. Zaman zaman dikkatlerini yıldız yağmurları, kuyruklu yıldızlar, nova patlamaları ve kutup ışıması gibi olaylar ve cisimler çekmiş olmalı. Ayın ve Güneş'in gök yüzünde görünür hareketleri, zaman zaman tutulmalar göstermeleri, Ay'ın evreler oluşturması ve olayların hep dönemli görünmesi dikkatlerini çekmiş olmalı. Bir süre sonra gözledikleri gök yüzünden yararlanmayı düşünmüş olmalılar. Yıldızların konumlarını yön bulmada, Ay ve Güneş'in konumlarını ise zamanı belirlemede kullanmışlardır. İşlerini plânlayabilmek için Ay ve Güneş'in görünür hareketlerine dayalı takvimler oluşturmuşlardır. İlk medeniyetlerde astronominin gelişimini insanların merakları yanında yön bulma ve zamanı ölçme gibi iki temel gereksinmelerine borçluyuz. O zamanlar gök yüzünün düzenli gözlenmesinde bir başka neden de yıldızların tanrılarla ilgili olduğu ve yıldız hareketlerinin tanrı isteklerine birer belirteç olduğu inancıdır. Bu inanç astrolojinin doğmasına neden olmuştur. Bugünkü anlamıyla astroloji Güneş, Ay, gezegenler ve on iki burcun konumlarına bakarak insanların karakterleri, davranışları, geçmişleri ve gelecekleri hakkında bilgi verme sanatıdır. Hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı için astroloji bilim değildir, ve bu nedenle de hiçbir gerçeklik payı yoktur. Kitabın sonunda verilen bu konudaki okuma parçasını okuyunuz.

Şekil 2.1

Şekil 2.1. Gezegenlerin gelecekte konumlarını (gök almanağı) içeren bir Babil tableti (British Museum).

Babilliler

Bugün Fırat ile Dicle nehirleri arasında Irak'ın bulunduğu topraklarda ilk medeniyetlerden birini kuran Babilliler, tarımla uğraşma yanında uzak doğu ile Avrupa ve Mısır arasında ticaret yapıyorlar ve bu yolla ticaret yaptıkları toplumlar arasında kültür alış verişini gerçekleştiriyorlardı. Kayıtlara göre M.Ö. 2000 yıllarında çok sayıda yıldızın konum gözlemlerini yapmışlar ve bunları kaydetmişlerdir. Sistemli gözlemler için gök yüzünü bölgelere ayırmışlar, her bölgeye yıldızların oluşturdukları hayvan veya eşya isimlerini vermişlerdir. Bu gün kullandığımız takım yıldızların yarısından fazlasını onlar oluşturmuştur. Kitabın sonundaki takımyıldızlar listesine ve gök haritasındaki yerlerine bakınız. Babilliler Merkür ve Venüs gezegenlerini çok gözlemişler, Güneş'ten olan uzanım açılarının küçük olmasından giderek onların Güneş etrafında hareket ettikleri yargısına varmışlardır. Dahası Babilliler kayıtlarında Venüs gezegenini çift hilâl sembolüyle göstermişlerdir. Buna göre Babilliler, büyük olasılıkla Venüs'ün evreler gösterdiğini biliyorlardı. Venüs'ün evreleri bugün âletsiz gözlenememektedir. Venüs'ün evreler gösterdiği kayıtlara göre ilk kez Galile tarafından M.S.1610 yılında teleskopla gözlenmiştir. Bir olasılıkla Babilliler, Venüs'ün evreler gösterdiğini mercek benzeri âletlerle Galile den 3000 yıl kadar önce gözlemişler, bunun Güneş ışığının yansımasıyla ilgili olduğunu ve Venüsün Güneş etrafında yörünge hareketi yaptığını anlamışlardı. Babilliler'e ilişkin gözlem kayıtlarının çoğu astrolojik amaçlıdır. Çok sayıda yıldız, Ay, Güneş, Merkür ve Venüs gezegenleri yanında o zaman bilinen Mars, Jüpiter ve Satürn gezegenlerinin hareketleriyle ilgili konum gözlemleri de yapılmıştır. Bu gözlemlerle gezegenlerin gök yüzünde zaman zaman oluşturdukları geri hareketleri ve kavuşum dönemleri bulunmuştur. M.Ö. 5. ve 6. yüzyıllarda Babilliler'de astronomi en üst düzeye ulaşmıştır. Uzun süre sistematik olarak gözledikleri Ay ve Güneş tutulmalarının dönemli olduğunu ve Saros dönemi olarak bilinen bu dönemin 18 yıl 10 gün olduğunu saptamışlardır. Babillilerin gözlemsel astronomiye en önemli katkıları ise M.Ö. 380 yılında tamamlanıp kayda geçirilen Ay'ın konumlarına ilişkin Kidinnu Çizelgeleri'dir. Bu çizelgeler Ay'ın yeni-Ay evresinden sonra ilk görülme zamanının hesabını da mümkün kıldığı için oldukça önemlidir. Ay'ın görünür hareketindeki düzensizlikleri de büyük doğrulukla dikkate alan bu çizelgelerin M.Ö. 380 yılında yapılmış olması Babillilerde astronominin ne kadar ileri olduğunu göstermektedir. Babillilerin gözlemlere dayanan ileri düzeydeki astronomik bilgisi eski Yunan astronomisine temel oluşturmuştur. Babilliler astrolojinin doğup gelişmesine neden olmakla insanlığı kötü yönde etki etmişlerse de modern astronomiye yaptıkları katkılarla bilimin bu alanda temelini oluşturmuşlardır.

Şekil 2.2

Şekil 2.2: Babilliler M.Ö. 2000 yıllarında yıldız gruplarını hayvanlara ve eşyalara benzeterek takımyıldızları oluşturmuşlardı. Aynı takımyıldız adları çok az değişiklikle bugünde kullanılmaktadır.

Şekil 2.3

Şekil 2.3: Eski Mısır belgelerinde sopdet (sirius, akyıldız) korku tanrıçasıdır ve ne zaman güneş doğmadan az önce doğarsa Nil nehri taşıyordu ve büyük zararlara yol açıyordu. Burada Sahu (orion, avcı) tanrısı sopdet'e kendisini takip etmesini istiyor. Sopdet'in boynuzları arasındaki yıldız Akyıldızdır ve sırtındaki 3 yıldızla beraber düşünülmüştür. Orion ise 15 yıldızla gösterilirdi.